21 Şubat 2014 Cuma

YARIÇIPLAK

Soğuk bir ocak akşamıydı. Yağmur yeni dinmiş sahneyi donduran ayaza bırakmıştı. Islak yoldan geçen arabaların sesi binaların duvarlarına çarpıyor bununla da yetinmeyip kaldırımdaki insanların kulak zarlarını delip geçiyordu. Cadde kalabalık sayılmazdı. Barlardan çıkan iki üç genç, el ele tutuşmuş bir çift, köşe başında duran bir arabanın içindeki erkeklerle konuşan yarıçıplak bir kadın ve sakin sakin kaldırımda yürüyen Ömer dışında kimse yoktu caddede. Herkes ayazdan ve öncesinde sahne alan yağmurdan korunmak için sıcak bir yere sığınmıştı. Ömer paltosunun yakalarını kaldırırken bu kadın nasıl dayanıyor bu ayaza diye geçirdi içinden. Kadının ve arabanın olduğu köşe başına doğru ilerlerken arabanın kapısı açıldı ve kadın arabaya bindikten sonra araba ani bir kalkışla hızla oradan uzaklaştı. Köşeyi döndükten sonra eli paltosunun iç cebine giden Ömer bir sigara çıkartıp yaktı. Kalın paltosuna rağmen ayaz Ömer’in ince uzun bedenine işliyor bağrından giren soğuk hava çenesinin titremesine sebep oluyordu. İyice tenhalaşan sokakta sigarasını içiyor, sakin ve yavaş bir biçimde yürüyordu. Tekerleklerin ıslak yolda çıkardığı ses yavaş yavaş artıyor Ömer’in yanından geçerken zirveye ulaşıyor ve sonra seste arabayla birlikte uzaklaşıp kayboluyordu. Ömer sigarasını atalı çok olmamışken adımlarını sıklaştırıp hızlanmaya başladı. Soğuk bedenine iyice işlediğinden üşüyordu ama hızlanmasının sebebi bu değildi eve yetişme isteğiydi hızlanmasının sebebi. Adımları uzaktan ona doğru yaklaşan arabanın çıkardığı ses gibi giderek hızlanıyordu. Zirve noktasına ulaşınca bir an düşündü Ömer. Ne artık gidebileceği sıcak ve mutlu bir ev ne de o evin içinde onu bekleyen güzel bir kadın ve çocuklar vardı. Cebinden tekrar bir sigara çıkardı sigarasını yakarken tıpkı yanından geçen arabanın sesi gibi adımları da yavaşladı. Sigaradan aldığı her nefesten keyif almaya çalışıyor acısını, hüznünü, kinini ve pişmanlığını sigara dumanıyla birlikte üflemek istiyordu.
Caddede artık kimse kalmamıştı. Kimse yani hiç kimse. Ne hafif çakırkeyif gençler ne el ele tutuşup hatta birbirine sıkı sıkı sokulmuş yürüyen çiftler ne köşe başlarında erkeklerini bekleyen yarıçıplak kadınlar. O kadar ki başıboş dolaşan uyuz itler bile bir köşeye kıvrılmış ayazdan korunmaya çalışıyordu. Ömer bir başına kaldırımda yürüyor tüm duygularını sigara dumanıyla harmanlayıp üflüyordu. Caddeden çıkıp bir ara sokağa saptı ve az ilerde ışıkları yanan kahveye girdi. Tavanı basık zayıf beyaz ışıkla aydınlatılmaya çalışan duman altı olmuş kahvede boş bir masaya oturup çay istedi. Okey taşları, tavla pulları ve zarları, beyaz camdaki reklamlar, kalabalığın sesi birbirine karışıyor çay kaşıklarının sesini bastırıyordu. Beyaz camda reklamların ardından başlayan programda güzel kadınlar yakışıklı kocaları diğer yakışıklı erkeklerle aldatıyor yakışıklı erkekler de altta kalmamak için güzel kadınları başka güzel kadınlarla aldatıyordu. Bu olayı da düzgün fizikli bir yarıçıplak kadın gerzekçe bir sırıtışla izleyicilerine sunuyordu. Bu haberi izleyen Ömer de bir zamanlar onu seven güzel karısını düşünüyordu. Bir başka kanalda ise dolgun kalçalı ve iri göğüslü bir kadın baştan çıkarıcı bir dans ederek şarkı söylüyordu. Paltosunun iç cebinden sigara paketini çıkartıp masaya koydu içinden bir tane sigara alıp yaktı ve iri göğüsle dolgun kalçayı izleyerek sigarasını ve çayını içti. Çayı bittiğinde dolgun kalçalı ve iri göğüslü kadın çoktan şarkısını bitirmiş onun yerini sesinden kim olduğu belli olmayan “bize gelcenmi kız börek açcanmı kız” diye saçma sapan bağıran ve muhtemelen deminki yarıçıplak kadını şu anda bağırtmaya çalışan ama başarılı olamayan oynak bir oğlan almıştı. Ömer bir çay daha istedi ve çayını getiren kahveciye iki çay parası verirken bu civarda kalabileceği bir pansiyon olup olmadığını sordu. Çayını bitirdikten sonra kahvecinin tarif ettiği pansiyona gitmek için ayaklandı. Dışarı çıktığında yağmur hafifçe çiseliyor ayazla düet yapıyordu. Pansiyona doğru yürürken Ömer bu günün aslında diğer günlerden farkı olmadığını düşünüyordu.
Tam köşeyi dönüp tekrar caddeye çıkacaktı ki karşısına yirmi-yirmi beş yaşlarında esmer 1,80-1,85 boylarında 60-65 kilo iri göğüslü ve dolgun kalçalı bir yarıçıplak çıktı. Yarıçıplak davetkar bir tavırla içinde yakışıklım geçen bir kelime de kullanarak Ömer’e merhaba dedi ve nasıl olduğunu sordu. Ömer bu yarıçıplak tanrıçayı baştan aşağı süzdü ve aklına kahvede izlediği şarkıcı geldi. Davetkar yarıçıplak tanrıçaya cevap vermeyen Ömer sadece bu ayazda üşüyüp üşümediğini sordu. Bütün gece bu güzel yarıçıplak tanrıçaya söylediği tek şey bu olacaktı. Esmer tanrıça ise çok üşüdüğünü söyledi ve Ömer’den onu ısıtmasını daha da davetkar bir biçimde istedi. Ömer kafasını öne arkaya doğru salladı elini cebine attı ve bir miktar para çıkartıp yarıçıplak esmere uzattı. Yarıçıplak esmer tanrıça paranın tümünü aldı saydı ve bir kısmını Ömer’e geri uzattı. Ömer’in koluna girdi ve pansiyona doğru yürümeye başladılar…



*SON*

                                Bünyamin Bucuka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder