Soğuk bir
ocak akşamıydı. Yağmur yeni dinmiş sahneyi donduran ayaza bırakmıştı. Islak
yoldan geçen arabaların sesi binaların duvarlarına çarpıyor bununla da
yetinmeyip kaldırımdaki insanların kulak zarlarını delip geçiyordu. Cadde
kalabalık sayılmazdı. Barlardan çıkan iki üç genç, el ele tutuşmuş bir çift,
köşe başında duran bir arabanın içindeki erkeklerle konuşan yarıçıplak bir
kadın ve sakin sakin kaldırımda yürüyen Ömer dışında kimse yoktu caddede.
Herkes ayazdan ve öncesinde sahne alan yağmurdan korunmak için sıcak bir yere sığınmıştı.
Ömer paltosunun yakalarını kaldırırken bu kadın nasıl dayanıyor bu ayaza diye
geçirdi içinden. Kadının ve arabanın olduğu köşe başına doğru ilerlerken
arabanın kapısı açıldı ve kadın arabaya bindikten sonra araba ani bir kalkışla
hızla oradan uzaklaştı. Köşeyi döndükten sonra eli paltosunun iç cebine giden
Ömer bir sigara çıkartıp yaktı. Kalın paltosuna rağmen ayaz Ömer’in ince uzun bedenine
işliyor bağrından giren soğuk hava çenesinin titremesine sebep oluyordu. İyice
tenhalaşan sokakta sigarasını içiyor, sakin ve yavaş bir biçimde yürüyordu.
Tekerleklerin ıslak yolda çıkardığı ses yavaş yavaş artıyor Ömer’in yanından
geçerken zirveye ulaşıyor ve sonra seste arabayla birlikte uzaklaşıp kayboluyordu.
Ömer sigarasını atalı çok olmamışken adımlarını sıklaştırıp hızlanmaya başladı.
Soğuk bedenine iyice işlediğinden üşüyordu ama hızlanmasının sebebi bu değildi
eve yetişme isteğiydi hızlanmasının sebebi. Adımları uzaktan ona doğru yaklaşan
arabanın çıkardığı ses gibi giderek hızlanıyordu. Zirve noktasına ulaşınca bir
an düşündü Ömer. Ne artık gidebileceği sıcak ve mutlu bir ev ne de o evin
içinde onu bekleyen güzel bir kadın ve çocuklar vardı. Cebinden tekrar bir
sigara çıkardı sigarasını yakarken tıpkı yanından geçen arabanın sesi gibi
adımları da yavaşladı. Sigaradan aldığı her nefesten keyif almaya çalışıyor
acısını, hüznünü, kinini ve pişmanlığını sigara dumanıyla birlikte üflemek istiyordu.
Caddede
artık kimse kalmamıştı. Kimse yani hiç kimse. Ne hafif çakırkeyif gençler ne el
ele tutuşup hatta birbirine sıkı sıkı sokulmuş yürüyen çiftler ne köşe
başlarında erkeklerini bekleyen yarıçıplak kadınlar. O kadar ki başıboş dolaşan
uyuz itler bile bir köşeye kıvrılmış ayazdan korunmaya çalışıyordu. Ömer bir
başına kaldırımda yürüyor tüm duygularını sigara dumanıyla harmanlayıp
üflüyordu. Caddeden çıkıp bir ara sokağa saptı ve az ilerde ışıkları yanan
kahveye girdi. Tavanı basık zayıf beyaz ışıkla aydınlatılmaya çalışan duman
altı olmuş kahvede boş bir masaya oturup çay istedi. Okey taşları, tavla
pulları ve zarları, beyaz camdaki reklamlar, kalabalığın sesi birbirine
karışıyor çay kaşıklarının sesini bastırıyordu. Beyaz camda reklamların
ardından başlayan programda güzel kadınlar yakışıklı kocaları diğer yakışıklı
erkeklerle aldatıyor yakışıklı erkekler de altta kalmamak için güzel kadınları
başka güzel kadınlarla aldatıyordu. Bu olayı da düzgün fizikli bir yarıçıplak kadın
gerzekçe bir sırıtışla izleyicilerine sunuyordu. Bu haberi izleyen Ömer de bir
zamanlar onu seven güzel karısını düşünüyordu. Bir başka kanalda ise dolgun
kalçalı ve iri göğüslü bir kadın baştan çıkarıcı bir dans ederek şarkı
söylüyordu. Paltosunun iç cebinden sigara paketini çıkartıp masaya koydu
içinden bir tane sigara alıp yaktı ve iri göğüsle dolgun kalçayı izleyerek
sigarasını ve çayını içti. Çayı bittiğinde dolgun kalçalı ve iri göğüslü kadın
çoktan şarkısını bitirmiş onun yerini sesinden kim olduğu belli olmayan “bize
gelcenmi kız börek açcanmı kız” diye saçma sapan bağıran ve muhtemelen deminki
yarıçıplak kadını şu anda bağırtmaya çalışan ama başarılı olamayan oynak bir
oğlan almıştı. Ömer bir çay daha istedi ve çayını getiren kahveciye iki çay
parası verirken bu civarda kalabileceği bir pansiyon olup olmadığını sordu.
Çayını bitirdikten sonra kahvecinin tarif ettiği pansiyona gitmek için
ayaklandı. Dışarı çıktığında yağmur hafifçe çiseliyor ayazla düet yapıyordu.
Pansiyona doğru yürürken Ömer bu günün aslında diğer günlerden farkı olmadığını
düşünüyordu.
Tam köşeyi
dönüp tekrar caddeye çıkacaktı ki karşısına yirmi-yirmi beş yaşlarında esmer
1,80-1,85 boylarında 60-65 kilo iri göğüslü ve dolgun kalçalı bir yarıçıplak çıktı.
Yarıçıplak davetkar bir tavırla içinde yakışıklım geçen bir kelime de
kullanarak Ömer’e merhaba dedi ve nasıl olduğunu sordu. Ömer bu yarıçıplak
tanrıçayı baştan aşağı süzdü ve aklına kahvede izlediği şarkıcı geldi. Davetkar
yarıçıplak tanrıçaya cevap vermeyen Ömer sadece bu ayazda üşüyüp üşümediğini
sordu. Bütün gece bu güzel yarıçıplak tanrıçaya söylediği tek şey bu olacaktı.
Esmer tanrıça ise çok üşüdüğünü söyledi ve Ömer’den onu ısıtmasını daha da
davetkar bir biçimde istedi. Ömer kafasını öne arkaya doğru salladı elini
cebine attı ve bir miktar para çıkartıp yarıçıplak esmere uzattı. Yarıçıplak
esmer tanrıça paranın tümünü aldı saydı ve bir kısmını Ömer’e geri uzattı.
Ömer’in koluna girdi ve pansiyona doğru yürümeye başladılar…
*SON*
Bünyamin Bucuka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder