21 Şubat 2014 Cuma

DEĞİŞİM

BÖLÜM 1
Uyanış

Hayat anlamsız ve tekdüzeyken deniz bu yalnızlık evreninde tek başına tüm zorluklara göğüs germeğe çalışıyordu.11 Kasım 2011 günü sabahı tüm hayatının değişeceğini bilmeden. Radyoda ismi unutulmuş bir şarkıcının ismi unutulmuş bir şarkısı. Yağmur ağır ağır camı döverken oda sıcaklığından biraz daha sıcak bir oda ve ocağın üstünde öten çaydanlık. Uyanmak ve ölmek için güzel bir sabah. Acının doruklarında yalnızlığın hüznünde ve terk edilmişliğin kederinde umursamaz bir hayat son bulmak üzereyken ağlamak haramdır şişmiş ve morarmış gözlere. Yalnızlığın hüznünde üç gün sonra şişecek ve kokacak bir ceset henüz canlıyken boş boş tavana bakacak göz bebekleri milim hareket etmeyecek bir çift göz henüz görürken henüz duyarken en acı çığlıkları ve en sessiz acıları kulaklar son kez sigara koyulur bir dudağın arasına. Son kez sevilmeye çalışılır tüm acılarıyla ve tüm hileleriyle dünya. Tüm korkuları sollar bir elinde sigara ve diğer elinde tabanca varken ölüm korkusu. Bilinmezliğin merakı da cabasıymış gibi derin ve sürekli nefes almaya başlar insan. Tüm hilelerden kurtulacak olan insan. Son bir nefes alınır sigara söndürülür. Derin bir nefes alınıp yaşanılanlar bir düşünülünce daha fazla olayı dramatize etmek istemeyen insan aniden basar tetiğe ve tüm hikâye asıl şimdi başlar. Saatler 11.11 i göstermektedir.



BÖLÜM 2
O kız
Sıcak bir nisan sabahı. Hayatı hayata dönmüşçesine yaşamanın mağrurluğu üzerinde giyilir elbiseler. Çay ocağın üzerine koyulur. Duşa girilir büzülmüş dudaklarda ıslıkla. Ocağın üzerinde öten çaydanlıkla ıslık adeta senfoni oluşturur ve en güzel vals müziği o anda kötü gelir insanın kulağına. Şevkle alınan duşun üzerine yapılan iyi bir kahvaltı, bardaktaki yarım bardak çayın üzerine yakılacak sigaranın zevkin habercisidir. Son hazırlıkların ardından ayakkabı bağcıklarının bağlanmasıyla başlar serüven. Cıvıl cıvıl bir sabah dışarıda yürürken güneş cam kristaller arasından süzülmüş gibidir adeta. Önceki geceden yağmış olan yağmurdan ıslanmış yollar güneş ışıklarını semaya yansıtırken ıslanmış toprak kokusu dolar ciğerlere. Huzur veren sessizliği kuşlar bozar inadına ötüşleriyle. İnsanlık tarihinin tüm zulümlerini tüm acılarını tüm savaşlarını hiçe sayarak mutlu olmaya çalışırcasına inadına yaşama azmi kazandıran bu sabah tüm gizemi ve bilinmezliğiyle yeni sürprizlere gebe olduğunu hissettirir yaşamın tüm gizemini çözme azmi ile dolu olan insana. Otobüs her zamanki gibi kalabalık olsa da yinede olumlu düşüncelerini olumsuza çeviremezdi nazımın. Fotoğraf makinesini hazırlayıp kordonda fotoğraf çekmeye başlayan nazımın objektifine takılan bir kare onu inanılmaz bir aşkın pençesine sürükler. Böyle bir bakışa böyle bir duruşa daha önce şahit olmayan nazımın bir anda tüm hücreleri aynı hedefe kitlenir. Gün boyu o kızı takip eden nazım çektiği fotoğrafların negatiflerini fotoğrafçıya götürür. Fotoğrafçı uzun süredir tanıdığı iyi bir insandı. Negatifleri bıraktı evine gitti. Ancak sabah gelen telefon nazımı çok büyük bir dehşete düşürdü çünkü gelen telefon tüm fotoğrafların boş olduğunu söylüyordu.”O kız” aslında yoktur.




BÖLÜM 3
Koruyucu Melek
Soğuk bir kasım akşamı. Yağmur yağarken sağdan soldan topladığı 3-5 kuruşluk parayla pecmurde acınılacak halde olan yaşlı bir şarapçı ağır aksak topallayarak bir çorbacıya oturur. Cebinden çıkardığı bozuk paraları masanın üstüne koyar ve mercimek çorbası ister. Çorbası gelince yanına ekmek ister ve ekmeği çorbaya daldırarak görgü kurallarına aykırı bir biçimde çorbalı ekmeğini yemeğe başlar. Ekmeği çorbaya daldırıp ağzında öğütürken ağzının kenarından akan çorbayı kaşıkla toplayarak içer. Ve saat akşam 22.22 olduğu anda denizle karşılaşır. Deniz evine gitmektedir ve evinin yolu oradan geçmektedir. Bir an göz göze gelirler ve deniz hızlı hızlı yürüyerek evine gider. Gece yarısından sonra takvimler 11 Kasımı göstermektedir. Şarapçı çorbasını bitirdikten sonra uyuyacak bir bank bulmak için parka gider ve karnını doyurmuş olmanın mutluluğuyla bir banka kıvrılıverir ve uykuya dalar. Sabah olur fakat hala şarapçı uyanmamıştır. Aniden uyanır ve denizin evine doğru koşmaya başlar öyle hızlı koşar ki sokaktaki insanlar bu duruma şaşar kalırlar. Denizin evine geldiğinde denizi yatakta kanlar içinde bulur elinde bir tabanca vardır ve yüzü tanınmayacak hale gelmiştir. Denizin yatağına çıkar, başka insanların anlam veremeyeceği fakat onun ve diğer koruyucu meleklerin nezdinde çok anlamlı olan bir dizi uğraşıya girişir ve bir süre sonra aşırı yorulmuş ve yıpranmış bir şekilde yataktan iner ve hızla evi terk eder. Yatakta ise artık deniz değil koruyucu melek tarafından dönüştürülen nazım yatıyordur ve nefes alıyordur. Nazımın hayat sevgisi hayata tekrar dönmesinden kaynaklanıyordur. Ve tabi şizofren olmasıda.

*SON*

                                              Bünyamin Bucuka 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder