Milattan sonra bilmem kaçıncı yılın
aralık ayının herhangi bir sabahıydı. Dışarıda yağmur vardı ve sokak bomboştu.
Yağmur damlaları camı dövüyor hızlı esen rüzgârın uğultusuyla birlikte harika
bir senfoni oluşturuyordu. Vize haftası bitmiş uykusuz geçen geceler nihayete ermişti.
Odaları soğuk olduğundan salonda uyuyorlardı Aziz ve Said. İki tane çekyat bir
masa bir sehpa ve sandalyelerden başka bir şey yoktu odanın içinde. Masanın
üzerinde dün geceden oynanmış okey takımı vardı. Sandalyenin üzerinde gömlek ve
pantolonlar sehpanın üzerinde ise telefonlar çakmaklar iskambil kartları ve bir
paket Sipahi vardı. Hava kapalı olduğundan salon aydınlık değildi. Loş ve kasvetli
bir hava hâkimdi salona. Dışarısı soğuk olduğundan havalandırılmamış nefes
sigara ve küf kokuları birbirine karışmıştı. Aziz aniden ciğerleri ağzından
çıkarcasına öksürmeye başladı. Acı çektiği yüz ifadesinden belliydi. Öksürük
nöbeti bitince tekrar uyuyamayacağını düşündü ve sehpanın üzerinde duran sigara
paketinden bir Sipahi çıkarıp yaktı. Sigarasını içerken odayı izliyor odadaki
tonlarca yükün altında eziliyordu. Uyandığı en kötü sabah değildi ama bir
sıralama yapsaydı ilk on’a girebilirdi. Havasız gündüz olmasına rağmen karanlık
loş bir odada uyanıyordu üstelik evinden kilometrelerce uzakta ailesinden
uzakta bu koca şehirde bir başınaydı. Tek güvendiği insan Saiddi ve oda şu anda
yanında horul horul uyuyordu. Sigarasından bir iki nefes daha aldı almadı yine
çok acı veren bir öksürük nöbetine kapıldığı için sigarasını söndürmek zorunda kaldı.
Su içmesi gerektiğini biliyordu ama yorganın altı sıcak olduğundan kalkıp su
içmeye erindi. Ayağını yorganın altından çıkartıp hafifçe Said’i dürttü. Aziz
tarafından dürtülen Said sehpada duran telefonuna baktı ve saatin 11.11
olduğunu gördü. Telefonu sehpaya bırakıp bir Sipahi’yi dudağına götürdü ve ateşledi.
Bu sırada Aziz öksürüyor sesi adeta tüm sokakta yankılanıyordu. Öksürük
nöbetine ve yeni sigarasını söndürmesine rağmen Aziz sehpanın üzerinde duran
paketten bir Sipahi daha yaktı.
İkili sanki bir sabah ayiniymiş gibi
sigaralarını içiyor arada bir birbirlerine baksalar bile hiç konuşmuyor odadaki
eşyalara boş boş bakıyorlardı. Said ve Aziz arkadaştan öte kardeş gibiydiler.
Yorganın altında Said ve Aziz sigaralarını içerken Aziz aniden konuşmaya
başladı.<<Said… Kısa bir süre sonra öleceğini bilsen ne yapardın?>>
Said Aziz’in sabah sabah böyle bir şey söylemesini beklemiyordu. Hüzünlü ama
bir o kadar da kızgın bir şekilde karşılık verdi.<<Kardeş sabah sabah hiç
açma bu konuları. Hem konuşmuştuk oğlum böyle şeyler söylemeyecektik
birbirimize. Ölümden bahsetmeyecektik.>> Aziz her zaman hüzünlüydü. Zayıf
ufak tefek çelimsiz bir yapısı vardı. Arkadaşları Sami Hazinses’e benzetirlerdi
hep Aziz’i. Ama kanser olduğunu öğrendikten sonra daha bir zayıflamış daha bir
küçülmüştü. Sanki buna sebep olan hastalığı değil de bunu öğrenmiş olmasıydı.
Said’in bu cevabı onu üzmüş ve konuşmak zorunda olduğunu
düşünmüştü.<<Hayır, gerçekten sorumu yanıtlamanı istiyorum. Öleceğini
bilsen ne yapardın?>> Said bundan kaçamayacağını düşündü ve cevap vermek
zorunda kaldı.<<Zaten öleceğimi biliyorum ki Aziz.>> Said’in bu
kurnazca cevabı karşısında onu daha da köşeye sıkıştırmak istercesine Aziz bir
soru daha sordu.<<Zaten herkes ölecek. Ben yarın, öbür gün ne bileyim şu
kısa süre içersinde öleceğini bilsen ne yaparsın diye soruyorum. İdam
mahkûmlarını düşün bir. Öleceklerini biliyorlar. Sence korkuyorlar mıdır?
Pişman mıdırlar peki? Ya da nasıl hazırlıyorlar kendilerini ölüme?
Korkuyorlarsa bununla nasıl baş edebiliyorlar?>>Said sigarasını söndürdü
hafifçe doğruldu Aziz’in gözlerine bakarak konuşmaya başladı.<<Sen bu
hastalık yüzünden ölmeyeceksin. İnan bana savaşacaksın savaşacağız ve birlikte
bununda üstesinden gelebileceğiz.>>Said’in bu sözleri Aziz’i hiç
etkilemedi. Ateş düştüğü yeri yakıyordu ve Said için böyle konuşmak kolaydı.
Hasta olan o değildi can derdi yoktu onun diye geçirdi içinden Aziz ve sadece
bir cümle dökülebildi dudaklarından.
<<Merak etme kardeşim bu
hastalık yüzünden ölmeyeceğim.>>
Aziz tam söyleyeceğini söyleyip
sigarasını söndürürken aniden ikisi birden irkilerek aynı yöne baktı. Çekyatlarının
ayakucunda ayakta durmuş iki tane siyah takım elbiseli adam belirmişti.
Başlarında kar maskesi vardı. Ceketlerinin üzerinde anlam veremedikleri bir
sembol vardı. Uzun boylu olan konuşmaya başladı.<<İdam mahkûmları ölümden
korkarlar. Kendilerini ne kadar hazırlamaya çalışsalarda korkularını
yenemezler. Pişman olanı da gördüm olmayanını da. Ama en zoru beklemek oldu
hepsi için.>>Adamın bu sözleri Aziz’i tatmin etmiş Said’i ise
sinirlendirmişti ve bağıra bağıra konuşmaya başladı Said.<<Kimsiniz lan
siz? Bu ne şekil? Nasıl geldiniz lan buraya?>>Aziz sinirlenmemiş hatta
kim olduklarını merak bile etmişti. Söyleyecek sözleri olduğunu düşündü ve her
ne olursa olsun dinlemeye hazırdı. Buna karşın Said her geçen saniye daha da
öfkeleniyordu. Said’in bu sorusu üzerine uzun boylu olmayan adam konuşmaya
başladı.<<Biz şeytanız. Biraz önce konuşan 1. şeytandı. Bana 2. şeytan
diyebilirsiniz. Öyle özel bir ismimiz yok numaralarımız var.>>Said daha
da sinirlenmiş sesi bir perde daha yükselmişti.<<Ne işiniz var lan burada?
Ne istiyorsunuz lan bizden?>>1. şeytan<<Şeytan bir insandan ne
isterse onu. Nefsinize yenilmenizi istiyoruz. Özgürlüğünüzü istiyoruz. Bunun
karşılığında Azizi ölüme hazırlayacağız.>>Said Aziz’in güçlü olmadığını
ve bu süslü anlatıma aldanacağından korktu ve bir çıkış yolu aramaya başladı.
Şeytanlarla Aziz çoktan konuşmaya dalmışken ve yalanları çoktan Aziz’in tüm
vücudunu kaplamışken Said masanın üzerinde dün geceden oynanmış okey takımını
gördü. Bir çıkış yolu bulduğunu düşündü ve konuşmaya başladı.<<Size bir
teklifim var. Gelin okey oynayalım eğer biz kazanırsak gidersiniz yok eğer siz
kazanırsanız ikimizde size teslim olacağız. Kazanan takım diğer takımın
kaderini belirleme gücüne de sahip olacak.>>Bu teklif şeytanların
ilgisini çekmiş ve zekâlarına da güvenerek Said’in bu teklifini kabul
etmişlerdi.
Masaya otururken 1. şeytan birkaç
kural koymak istedi ve konuşmaya başladı.<<Oyunu biraz ehemmiyetli hale
getirelim. Öncelikle ıstakadaki sayılar toplamı bundan sonra yaşayacağınız yıl olacak.>>Said
bu kuralı düşünürken Aziz aniden kabul etti ve masaya oturdular. Said
şeytanları masaya çekmeyi başarmıştı ama bu işin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu.
Bu bir oyundu ve eli kötü gelebilirdi daha da korktuğu Aziz’i bu masada
kaybedebilirdi. Said kara kara düşünürken Aziz dizilmiş taşları dağıtmak için
zar atmış ve okeyi belirlemişti. Taşları dağıtırken konuşmaya başladı
Aziz.<<Şimdi demin Said’e sorduğum soruyu tekrar soracağım. Herkes sırası
gelince sorumu cevaplayacak. Yakında öleceğinizi bilseniz ne yapardınız?>>Said
Aziz’in bu tavrından hoşlanmamış şeytanların teshiri altında kaldığını düşünmüştü.
Tüm bunlara rağmen Aziz’in teklifini kabul eden ilk Said oldu. Oyunu başlatacak
olan 2. şeytandı ve ilk cevabı da o verdi.<<Valla Aziz’im ben ölümsüzüm.
Ama bir ölümlü yerine kendimi koyup cevap verirsem herhalde nefret ettiğim
insanları öldürmeye başlardım. Ben ölürken o puştların yaşayacak olması beni
çıldırtırdı.>>dedi ve Said’e bir taş attı. Sıra Said’e gelmişti. Said bir
taşa baktı bir eline baktı ve ortadan bir taş çekti. Soruya cevap vermesi
gerektiğini biliyordu, biraz düşündü ve cevap verdi.<<Ben tüm
sevdiklerimi ve varsa beni sevenleri ölümüme hazırlamaya çalışırdım. Kendimi
buna hazırlamaya çalışmaktan daha kolay olurdu elbette.>>dedi ve elindeki
fazla taşı attı. Sıra 1. şeytana gelmişti. Hiç eline bakmadan Said’in attığı
taşı aldı ve hızlıca cevap vermek için konuşmaya başladı.<<Hangi sebepten
öleceğim önemli burada. Eğer Aziz’in durumundaysam hiç beklemez kendimi ölüme
hazırlamaya kalkışmaz daha fazla acı çekmemek ve çektirmemek için kendi canımı
kendim alırdım.>>1. şeytanın bu cevabı üzerine Said çok sinirlenmişti.
Bizim oğlanı kandırmaya çalışıyor diye içinden geçirdi konuşmak istedi ama
koyulan kuralları hatırlayıp susmak zorunda kaldı. Aziz ise bu cevaptan
etkilenmişti.
Bir karar vermesi gerekiyordu şimdi.
Eğer 1. şeytanın attığı taşı alırsa bu şeytanın etkisine gireceği anlamına
geliyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve bu kararsızlığı Said’i
korkutuyordu. Aziz’in eli 1. şeytanın attığı taşa doğru giderken ani bir karar
değişikliğiyle orta taşlara yöneldi ve bir taş çekip ıstakasına koydu ve elinde
lüzumsuz taşı alıp 2. şeytana attı. Soru sorma sırası 2. şeytandaydı ve 2.
şeytan konuşmaya başladı.<<Hayatınızda hiç hırsızlık yaptınız mı?>> 2. şeytanın elindeki fazla taşı sertçe atmasıyla
Said sıranın onda olduğunu hatırladı. Yerden bir taş çekti ve konuşmaya başladı.<<Hayatımda
hiç hırsızlık yapmadım.>>diyerek kısa ve öz bir cevap verdi ve sertçe
elindeki fazla taşı 1. şeytana attı. 1. şeytan da hızlıca yerden bir taş çekti
ve konuşmaya başladı.<<Hangi birini anlatayım o kadar çok ki mesela
geçenlerde… ohooo bu çok uzun siktir edin.>>dedi ve eline aldığı fazlayı
Aziz’e attı. Aziz şeytanın attığı fazla taşı aldı ve cevap verme sırası onda
olduğundan konuşmaya başladı.<<Ben bir kere hırsızlık yaptım gerçi o
sayılır mı bilmiyorum ama ilkokuldaydım arkadaşımın çok güzel kokan bir kokulu
silgisi vardı onu çalmıştım. Bebe baya ağlamıştı ders bitene kadar.>>dedi
ve elindeki fazlayı 2. şeytana attı. 2. şeytan hiç konuşmadan yerden taş çekti
ve o taşı Said’e attı. Said 2. şeytanın attığı taşı aldı ve sorusunu
sordu.<<Ölümlümü olmak isterdiniz yoksa ölümsüz mü?>>1. şeytan bu
soruyu bir an önce cevaplamak istedi ve hemen Said’in attığı taşı
aldı.<<Ölümsüz olmak isterim tabiî ki. Ölüm soğuktur. Ölüm bu dünyada
hazırlanılması imkânsız olan tek şeydir.>>dedi. Bu vermiş olduğu cevapla
Aziz’i kandırmayı umuyordu. Bir süredir Aziz için Said’le savaş verdiğinin
farkındaydı ve kendini galibiyete yakın hissetti. Mutlulukla tam fazla taşını
yere atacaktı ki kapı aralandı ve eşikte 1,75 boylarında ince boyunlu kemer
burunlu saçları beline kadar sırma sırma dökülen elleri küçücük gözleri dört
defa lacivert bir afet-i devran görüldü. Bu gelen Ahsen’di.
Said Ahsen’e deliler gibi âşıktı ve
de her ne hikmetse oda Said’e gönüllüydü. İçeriye girdiğinde Ahsen gördüğü
manzara karşısında şaşkına döndü. Said ve Aziz karşılıklı masaya oturmuş bir
başlarına okey oynuyorlardı. Üstelik diğer ıstakalarda da taşlar vardı. Bir an
durup düşündü konuşmadan önce. Delirmiş bunlar diye içinden geçirip konuşmaya
başladı.<<Günaydın beyler. Aşkım arıyorum arıyorum bir türlü ulaşamıyorum
sana şu telefonuna bir bak artık. Korktum valla başınıza bir şey geldi diye
gerçi korkmakta haklıymışım ne yapıyorsunuz öyle bir başınıza delirdiniz mi
yoksa? Aziz sen nasıl oldun kuzum daha iyi misin?>>Ahsen’i daha fazla
meraklandırmadan bir an önce göndermesi gerektiğini düşünen Said sevdiceğini
kırmak istemezmişçesine konuşmaya başladı.<<Akşama Yasin’lerle bulaşığına
okey oynayacağız. Bahadır Süha falanda gelecek. O yüzden şimdiden talim
yapıyoruz aşkım. Senin sınavına yarım saat kalmadı mı? Bak yetişemeyeceksin
yine git gir sınavına çıkışta gelirim ben okula bir şeyler yemeye
çıkarız.>>Ahsen Said’in onu başından atmak istediği gerçeğini aklının
ucundan geçirmedi bile her zaman düşünceli olduğundan Said’in art niyet
taşıdığına ihtimal bile vermeden tamam deyip çıktı. 1. şeytan elindeki taşları
saydı ve “NERDE KALMIŞTIK” diye soru sordu. Aziz cevap sırasının onda olduğunu
söyledi ve konuşmaya başladı.<<Ben ölümlü olmak isterim. Sevdiğim değer
verdiğim insanlar var ve onlar öldükten sonra ha yaşamışım ha yaşamamışım ne
önemi var.>>Aziz’in bu cevabı üzerine 1. şeytanın paçaları tutuşmuştu.
Savaşı kazanacağı yerde kaybetmek üzereydi. 2. şeytan adam gibi bir cevap
vermezse Aziz’i hepten kaybedebilir hatta okey masasında bile yenilebilirlerdi.
Aziz’in attığı taş yarıyordu ama elini bitirmiyordu. Yerden bir taş çekip
bitebilirdi ve ortadaki taşa yöneldi taşı çekerken taşın yaramadığını gören 2.
şeytan el çabukluğuyla Aziz’in attığı taşı almak isterken Said’e yakalandı.
Said öfkeyle<<Bu ne biçim iş adam gibi oyun oynayın amk. Yok, sana cevap
mevap hakkını kaybettin.>>dedi.
2. şeytanın bu salakça hareki zaten
zayıflayan kazanma ihtimalini daha da zayıflatmıştı. 1. şeytan elindeki tüm
kozu kullanmak istedi ve konuşmaya başladı.<<Bu sorumun cevabını sadece
Aziz’in vermesini istiyorum. Bu konuda karar verecek olan tek kişi Aziz’dir.
Eğer isterse sadece ona özel bir sorum var yok hayır istemezse normal bir sorum
daha var.>>1. Şeytanın bu önerisi Said’i korkutmuş ama kurallara aykırı
hareket etmemek için sessiz kalmıştı. Bir yandan Aziz’e güveniyor diğer yandan korkuyordu.
Aziz başını ileri geri sallayarak öneriyi kabul etti ve merakla 1. şeytanın sorusunu
bekledi. 1. şeytan yerden taşını çekti elini şöyle bir düzenledi fazla taşını
sağ eline alıp konuşmaya başladı.<<Aziz’im eğer istersen bu hastalıktan
ölmezsin. Şimdi yaşayıp kanserin ilerleyişini tüm ağrılarla tüm acılarla
tecrübe etmek mi istiyorsun yoksa hemen şimdi burada ölmek mi?>>1. şeytan
topu tüfeği tüm teçhizatıyla saldırmıştı. Aziz şöyle bir düşündü 1. şeytanın
attığı taşa baktı ve sonra eline baktı. Bir an Said’le göz göze geldi ve 1.
şeytanın attığı taşı aldı. Istakada birkaç değişiklik yaptı ve konuşmaya
başladı.<<Bu kadar insan beni düşünürken onları yüzüstü bırakamam kabul
etmiyorum teklifini. Bu arada biten takım diğer takımın kaderine hükmedecekti
değil mi? Bittim ben!>>Aziz’in bitmesi Said’i çok mutlu etti. Hiç
konuşmadı ama bakışlarından çok şey anlamak mümkündü. Aziz konuşmasına devam
etti.<<Gelelim size SİZ ÖLÜMLÜ OLACAKSINIZ. Ama öncesinde bir isteğim
daha var. Maskelerinizi çıkartın.>>1. şeytan eli mahkum yavaş yavaş
maskeyi çıkardı ve Said hızlı hızlı nefes alarak ona baktı. Maskenin altındaki
yüz Aziz’e aitti. 2. şeytanda çıkardı maskesine oda Saiddi…
Milattan sonra bilmem kaçıncı yılın bir aralık sabahıydı. Dışarıda
yağmur vardı. Yağmur damlaları camı dövüyor arabaların su birikintilerinden
geçerken çıkardığı sesle muhteşem bir senfoni oluşturuyordu.
Aziz aniden ciğerleri ağzından
çıkarcasına öksürmeye başladı. Uyanmıştı artık bir daha uyuyamayacağını düşündü
ve sehpanın üzerinde duran paketten bir Sipahi çıkartıp yaktı. Biraz önce gördüğü
rüyayı düşünüyordu boş boş evin salonundaki eşyalara bakarken.
*SON*
Bünyamin Bucuka
Bünyamin Bucuka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder