21 Şubat 2014 Cuma

İNTİHAR

1
  “Bir insanın bu dünyada yapabileceği en zor şey kendini öldürmesi olmalı. Yaşamdan zevk duysun duymasın, başına iyi şeyler gelsin gelmesin, yaşama isteği olsun olmasın kendi canına kıymak hiç ama hiç kolay değildir. Yaşamak acıda verse, yaşadığın süre boyunca büyük acılar çekecek olsan da ölüm her zaman soğuktur. Bir insanın kendi isteğiyle ölmesi imkânsızdır bu yüzden.”
  İşte tam da böyle düşünüyordum kibritimi ateşlerken. Uyanır uyanmaz sigara içmek hayatta aldığım en büyük zevklerden biriydi. Ölüm ve yaşam hakkında düşünürken ve sigaramı içerken birazdan başıma geleceklerden hiç ama hiç haberim yoktu. Sadece sigaramı içiyor odamın duvarlarında asılı olan resimlere boş boş bakıyordum.
  Yalnız yaşayan bir insanım ben. Bu dünyada kimsem kalmadı ya da ben öyle zannediyormuşum. Tam sigaramı söndürecektim ki birden odamın kapısı açıldı. Korkuyla yarı uzanır şekilde kapının oraya baktım ve o zaman en iyi dostumu kapının ağzında gördüm. Ancak öyle bir güçsüzlük hali gelmişti ki üstüme yataktan kalkamadım. İçeriye buyur ettim onu bunun üzerine yatağımın karşısındaki sandalyeye oturdu.
2
  Odadan içeriye ilk girdiğimde aklımdan geçen ilk şey odanın uzun süredir havalandırılmamış olmasıydı. Uzun yıllardır görüşmediğim dostumu gördüğümde o kadar mutlu olmuştum ki az daha buraya neden geldiğimi unutacaktım. Odası küçüktü yatağının karşısındaki sandalyeye oturdum. Bir süre ikimizde konuşmadık. Sanki beni gördüğü için mutlu olmamıştı beklide henüz beni bu kadar yıl sonra görmüş olmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Daha fazla dayanamadı ve sormasını hiç istemediğim o soruyu sordu bana.

3
  Sandalyeye oturmuş donuk bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Bir süre bakıştık birbirimize. Gelmiş olmasından dolayı mutlu değildim ama eminimki şaşırmış olduğumu düşünüyordu oysaki şaşırmamıştım. Bu kadar sene geçtikten sonra neden buraya geldiğini merak ediyordum. Sessizliği bozmak bana düştü ve burada ne işi olduğunu sordum. Aniden pişkin pişkin beni özlediğini söyledi. Yıllar önce ondan kurtulmak için ne kadar acı çektiğim aklıma geldi. Onu kovmak istedim ama bir yandan da özlemiştim onu ve ne söylemek istediğini merak ediyordum. Söyleyecek sözü olmasa gelmezdi de bunu da biliyordum. İşte sinirimi bozan durum da buydu. Tekrar burada ne işi olduğunu sordum ve bu seferlik onu dinleyeceğimi söyledim. Onu dinlemeye hazırdım ve konuşmaya başladı.<Neden hala insanlara güveniyorsun? Onlara neden hala saygı duyuyorsun? Hatta insanları neden hala seviyorsun? Şu haline baksana bir acınacak haldesin yıllar boyu insanlar sana ihanet etti hepsi seni arkandan vurdu. Hiçbiri sevmedi seni oysa sen hala insanları seviyorsun hala içinde umut var her şey için umut var. Ne kadar zavallısın.>  <Umut ne güzel bir kelime bir insan umut etmekten vazgeçerse elinde başka neyi kalır? Söylesene, baksana bir hayatıma başka neyim kaldı ki? Sen rahatsın tabi dilediğin zaman karşıma geçip nasihatten başka bir şey bilmiyorsun oysaki gerçek hayatta yaşayan benim sen yaşamıyorsun bile. Ne gördün ki ne yaşadın ki beni böyle sorguluyorsun. Bence zavallı olan sensin> diye karşılık verdim hüzün ve sinirle. Ondan cevap bekliyordum biraz suskun kaldı ve konuşmaya başladı.


<Rahatım! Ben mi rahatım bir hayatımı gözden geçir istersen yıllarca senle savaştım ben hep beni öldürmek istedin hep yok etmek istedin beni yıllarca sonunda ne oldu yine bana muhtaçsın. Hep muhtaçtın bana. Ben olmazsam ne yapardın? Ben olmadığımda ne yaptın? Bir bakıyorum da hayatına bir bok olmamışsın bir sikim yapmamışsın.> Bir süre duraksadı ve devam etti.<Ulan yıllarca tutturdun ammına koyayım bir “kara gözlüm” diye. O ne yaptı sana? Umurun damıydın o orospunun? Hiç umursamadı bile seni zamanı gelince kullandı kimi zaman aramadı, sormadı bile hiç ve sonunda tekmeyi bastı. O bunu yaparken sen ne yaptın hiçbir şey sadece ağladın.> Söyledikleri o kadar ağır geldi ki bir an haklı olduğunu unutup sadece ağlamak geldi içimden. Konuşamadım o da bunun farkındaydı. Hayatımın en zor anıydı ve daha da konuşacağından korkuyordum ve korktuğum başıma geldi.<Hadi onu geçtim ulan bu hayatta yapmak istediğin hiçbir şey yok. Neden okul okuyorsun bu hayatta bir amacın var mı? Yarın ne bok olacağım diye düşündün mü düşündüysen o gerçekleşince mutlu olacağından emin misin?> Böyle konuşması kızdırmıştı beni. Cevap verme isteğiyle dolup taşmıştım aniden söze atıldım.<Eminim tabi. İnsanlara yardım etmek mutlu edecektir beni. Sen anlamazsın ama her zaman bencildin.> Beni dinlerken her zaman sakindi ama son söylediğim sözler sinirlendirmişti onu ve öfkeyle konuşmaya başladı.<Lan dalyarak ne zaman bencilliğimi gördün? Bizim için çabalıyorum lan ben. Adam olalım diye, mutlu olalım diye didinip duruyorum. Bunun uğruna seninle bile mücadele ediyorum.> Küfürlü konuştuğu için özür dilemesini beklemiştim ama dilemedi. Sanırım gerçekten sinirlenmişti ama bende sinirliydim. Sakin olmam gerekiyordu gözlerinin içine baktım ve <Sen bizim için değil kendin için çabaladın hep. Öyle olmadığını söyleyip durdun ama öyleydi işte. Hep kendini düşündün Hep senin istediğin olsun istedin.> dedim.
<Sen kelimesini kullanıyorsun ya hala neden böyle yapıyorsun anlamıyorum? Benden gerçekten de bu kadar mı nefret ediyorsun?> Biraz geçmişi düşündüm ve ona cevap vermek istedim ancak beni susturdu ve konuşmaya devam etti.<Benimle mücadele edebilmek için saatlerce o psikiyatrlara katlandın, ilaçlar kullandın hem bedenine hem ruhuna işkence etmekten başka ne oldu? Bu işkenceye bir son vermeliyim, bu acıya bir son vermeliyim.>Sözlerini bitirirken silahını çıkartıp masaya koydu sigarasını yaktı ve içmeye başladı. Kalktı kitaplıktaki kitapları aldı yatağa dökmeye başladı. Silahını çekti üzerine bir çeki düzen verdi ve silahı şakağıma dayadı elveda dedi o an neden geldiğini anladım. O kısa süre sanki bin yıl gibiydi. Tam tetiği çekecekti ki konuşmaya başladım.<Dur yapma son bir şans ver bana. Gel satranç oynayalım eğer sen kazanırsan o silahı sok beline arkanı dön ve git yok eğer ben kazanırsam bir an bile durma çek tetiği.> Bu teklifim üzerine şöyle bir düşünüp teklifimi kabul etti ve taşları dizmeye başladık. Piyonumu öne çıkararak oyunu başlattım ve o atıyla ilk hamlesini yaptı. Bir diğer piyonumu öne sürdüm oda benzer bir hamle yaparak piyonunu öne sürdü bir müddet oyun devam etti ve sonunda onu mat ettim. Mat demeden silahı eline aldı. Elveda dedi. Seni seviyorum dedim. Hayır dedi sen her zaman kendinden nefret ettin.  
4
  Tetiği çektim ve şöyle bir baktım kendime. Sigaramı yaktım sanki her nefeste kayboluyordum. Kapıdan çıktım ve gittim. Son kez baktığımda silah elimde öylece yatıyordum yatakta hiç okumadığım kitaplar arasında…


*SON*

                          Bünyamin Bucuka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder